Güvenlik Soruşturması – İptali – Emsal Karar
ERZURUM BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN (DAVACI) : Ümit TOPRAK
VEKİLİ : Av. Gökhan BAŞKURT
UETS[16228-22266-76064]
KARŞI TARAF (DAVALI) : Van Valiliği/VAN
VEKİLİ :
İSTEMİN ÖZETİ :2018 yılı 1’inci Dönem Çarşı ve Mahalle Bekçiliği sınavını 29’uncu sırada asil olarak kazanan davacının, Çarşı ve Mahalle Bekçisi Olamaz kararı verilmesine dayanak olan Van Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Değerlendirme Komisyonunda yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak değerlendirilmesine ilişkin 28/12/2018 tarih ve 06 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada, “Bakılan uyuşmazlıkta dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacı hakkında Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2018/27027 sayılı soruşturma dosyasında 21/12/2018 tarihli “Terör Örgütü Propagandası Yapmak” suçundan şüpheli sıfatıyla yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş ise de; davacının sosyal medya hesabından bölücü terör örgütünün kendisine ait saydığı sözde kürdistan ve bölücülük konulu paylaşımları beğenip paylaştığı, 25/12/2018 tarihinde Van Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde vermiş olduğu ifadede; sosyal medya hesabının kendisine ait olduğunu, yorum, paylaşım ve beğenilerin kendisi tarafından yapıldığını kabul ettiğini, bu beğeni ve paylaşımları 3-4 yıl önce yaptığını, şu anda çok pişman olduğunu, kürdistan ibaresinin neresi olduğunu bilmediğini, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği, Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda gerekçe olarak Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçunun unsurlarının oluşmadığının gösterildiği, ancak terör örgütü propagandası yapmak ile terör örgütünü desteklemenin ayrı şeyler olduğu, davacının yapmış olduğu beğeni ve paylaşımların yukarıda yer verilen yönetmeliğin 5. maddesinin (k) bendinde yer alan ve adaylarda aranılan şartlardan olan terör örgütünü desteklememiş olmak şartına aykırılık oluşturduğu anlaşılmış olup; bu nedenle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir. Öte yandan, davacının kendisi tarafından da yapıldığı kabul edilen ve dava dosyasına sunulan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ilişkin olarak yapılan facebook paylaşımının, 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanununun 6. maddesinde yer alan ve çarşı ve mahalle bekçisi olacaklarda aranılan şartlardan olan Türk toplum telakkilerine göre kötü şöhretli tanınmamak şartına aykırılık oluşturduğu anlaşıldığından, dava konusu işlemde bu yönden de hukuka aykırılık görülmemiştir.” gerekçesiyle davanın reddine dair Van 3. İdare Mahkemesi’nin 18/03/2020 tarih ve E:2019/75, K:2020/340 sayılı kararının; güvenlik soruşturmasının hangi gerekçeyle olumsuz olduğunun kendisine bildirilmediği, sınavın tüm aşamalarını geçmesine karşın güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasından dolayı maddi ve manevi açıdan büyük mağduriyet yaşadığı, davalı idarenin gizlilik esasına dayanarak kendisine bilgi vermediği, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : İstinaf aşamasında savunma dilekçesi verilmemiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; 2018 yılı 1’inci Dönem Çarşı ve Mahalle Bekçiliği sınavını 29’uncu sırada asil olarak kazanan davacının, Çarşı ve Mahalle Bekçisi Olamaz kararı verilmesine dayanak olan Van Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Değerlendirme Komisyonunda yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak değerlendirilmesine ilişkin 28/12/2018 tarih ve 06 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun 6. maddesinde, çarşı ve mahalle bekçisi olacaklarda aşağıdaki niteliklerin bulunması şarttır denildikten sonra. A) Türk vatandaşı olmak, B) İlkokulu bitirmiş olmak, C) Askerlik ödevini bitirmiş olup 30 yaşından yukarı olmamak, D) Görevini yapmaya engel olabilecek bir hastalık veya engelliliği bulunmadığı sağlık kurulu tarafından verilmiş raporlarla tevsik edilmiş olmak, E) Ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak, dolanlı iflas veya yüzkızartıcı başka bir fiilden dolayı hapis cezasından hükümlü bulunmamak, F) Türk toplum telakkilerine göre kötü şöhretli tanınmamak, G) Kamu haklarından mahrum olmamak, kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası ile mahkum bulunmamak” çarşı ve mahalle bekçisi olacaklarda aranılan nitelikler olarak sayılmıştır.
10/10/1966 tarih ve 12422 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çarşı ve Mahalle Bekçiliğine Giriş Sınavı Yönetmeliği’nin 33. maddesinde, aday listesine giren isteklilerden yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumlu olanlar tebligat üzerine on beş iş günü içerisinde, en yakın tam teşekküllü devlet hastanesinden alacakları Sağlık Kurul Raporlarını, ilgili emniyet birimlerine teslim ederler.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrasında; “…(Ek:18/10/2018-7148/29 md.) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 04/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.” kuralına yer verilmiştir.
4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 28/04/2020 tarih ve 31112 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 19/02/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile; Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne yer verilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğinin ifade edildiği; 20. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağının belirtildiği ve son fıkrasında da herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu kuralının yer aldığı; 129. maddesinin birinci fıkrasında, memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin düzenlendiği; Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere “…adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin…” kişisel veri olarak kabul edildiği; kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken, Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin yapılmadığı, bir başka ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili olduklarının belirtildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, 2018 yılı 1’inci Dönem Çarşı ve Mahalle Bekçiliği sınavına başvurduğu, 29’uncu sırada asil olarak sınavı kazandığı, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında idari tahkikat yapıldığı, Van Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Değerlendirme Komisyonu’nun 28/12/2018 tarih ve 06 sayılı kararıyla davacı hakkında, Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2018/27027 sayılı soruşturma dosyasında 21/12/2018 tarihli “Terör Örgütü Propagandası Yapmak” suçundan şüpheli sıfatıyla kaydının bulunduğu ve dosyanın derdest olduğu ve Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/27018 sayılı soruşturma dosyasında 21/12/2018 tarihli “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçundan şüpheli sıfatı ile kaydının bulunduğu ve dosyanın halen derdest olduğunun tespit edildiği gerekçesi ile Çarşı ve Mahalle Bekçiliğine Giriş Sınavı Yönetmeliği’nin 5. maddesinde belirtilen şartları taşımadığı anlaşıldığından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunun olumsuz olduğuna karar verildiği, akabinde 31/12/2018 tarihli Valilik Oluru ile dosyasının işlemden kaldırıldığı, anılan kararın 02.01.2019 tarihinde davacıya tebliğ edilmesi üzerine, Değerlendirme Komisyonu’nun 28/12/2018 tarih ve 06 sayılı kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu işlemin dayanağını oluşturan yasa kuralı Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden, Anayasa Mahkemesi kararının geriye yürümesi ve söz konusu karardan önce yürürlükte olan Anayasa’ya aykırı kurala göre tesis edilen işlemlere karşı açılan ve halen görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesi kararından ne şekilde etkileneceği hususunun öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez”; beşinci fıkrasında, “İptal kararları geriye yürümez”; altıncı fıkrasında ise, “Anayasa Mahkemesi Kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” kuralları yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Aksine durum ise, Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki hükme aykırılık oluşturur.
Yukarıda açık metinlerine yer verilen ve Anayasa’da düzenlenmiş olan kurallar ile Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtilen hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurma hakkına sahip olan kişilerin de, kendi hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olmasının hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerektiği açıktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, devletlerin milli güvenliğin korunması amacını gerçekleştirmede sahip oldukları takdir yetkisinin geniş olduğunu kabul etmektedir. AİHM, Sözleşme’ye taraf devletin milli güvenliği korumak için yetkili ulusal makamlarına ilk olarak kişiler hakkında bilgi toplama ve halka açık olmayan siciller tutma, ikinci olarak milli güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyen adayların bu işe uygunluğunu takdir ederken bu bilgiyi kullanma yetkisi veren kurallara sahip olmaları gerektiğinde kuşku bulunmadığını belirtmektedir. (Leander/İsveç, SB.No: 9248/81, 26/3/1987)
Anayasa Mahkemesinin kararına ve AİHM içtihatlarına göre; kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kural getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak, bu alanda düzenleme getiren kurallarda, kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbir uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğinin açıkça gösterilmesi ve olası kötüye kullanmalara (keyfiliğe) izin verilmeyecek şekilde yeterli güvencelerin sağlanması gerekmektedir.
Bu duruma göre, Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen iptal kararı; gerekçesi dikkate alındığında, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilecek personel hakkında güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının hiç bir şekilde yapılmayacağını değil; aksine, güvenlik soruşturması veya arşiv araştırmasına dair detayların kanunda gösterilmesi, kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin güvenceleri sağlayan kuralların kanunda yer alması koşuluyla güvenlik soruşturmasının veya arşiv araştırmasının yapılabileceğini ortaya koymuştur.
Bakılan uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen ve davalı idarece kullanılan davacıya ait kişisel veri niteliğindeki bilgilere, güvenlik soruşturması yapmakla görevli birimler tarafından ulaşılabileceğine ve bu kapsamdaki bilgileri alabileceğine dair yapılan kanuni düzenlemenin (4045 sayılı Kanun’un 1. maddesine eklenen ikinci fıkrası) Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararıyla iptal edildiği ve bu kararın da Resmi Gazete’de yayımlandığı 28/04/2020 tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşıldığından; Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştayın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı hususu göz önünde bulundurulduğunda, Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptal edilmiş olan Kanun hükmüne göre elde edilen kişisel verilere dayanılarak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumsuz sonuçlandığından bahisle davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan iptal kararı üzerine, 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu 17/04/2021 tarih ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe konulmuştur.
Bu duruma göre, dava konusu uyuşmazlık istinaf aşamasında iken, 17/04/2021 tarihinde 7315 sayılı Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe konulduğu, Kanun’un 13. maddesinin sekizinci fıkrası ile 4045 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırıldığı ve 14. maddesiyle, 4045 sayılı Kanun’a yapılan atıfların bu Kanun’a yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilmiş olduğu hususları gözetildiğinde; davalı idarece, 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nda öngörülen temel ilkelere, usul ve esaslara uygun olarak, davacı hakkında yeniden bir değerlendirme yapılabileceği de kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle; istinaf başvurusunun kabulüne, Van 3. İdare Mahkemesi’nin 18/03/2020 tarih ve E:2019/75, K:2020/340 sayılı kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca belirlenen 2.550,00-TL vekalet ücretinin davalı idare tarafından davacıya verilmesine, davacının adli yardım talebi kabul edildiğinden yargılama aşamasında tahsil edilmeyen toplam 214,50-TL posta giderinin davalı idareden tahsili için ilgili tahsil dairesine Mahkemesince müzekkere yazılmasına, bu kararın kesin olduğunun taraflara bildirilmesine, 20/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.